Son sigarasından son nefesi çekti, diğerlerinden farklı; daha uzun, daha iştahla, daha pişmanca..
Ve ağzından çıkan son dumanda kendi siluetini gördü.. geriye gitti, en başa.. Çocukluğuna..Okuldan eve koşarken her bir adımda daha da çocuk oluşuna..
Çocukken bakkaldan aldığı ekmeğin bir parçasını yolda yediği aklına geldi.. Gülümsedi. O yollarda yenilen ekmeğin tadını bir daha hiç tatmamıştı..
Ve büyümeye başladığını hatırladı, karmaşalık başlamıştı.. Her tarafta koşuşturmamanın izleri, dağınıklığın karmaşası.
Yüzünde ki ekmek tadının gülümsemesi durmuştu..
2-3 saniye sonra tekrar gülümsedi.. bu gülümseme farklıydı ama çocukça gülümsemeden farklı.. aşk gelmişti gözünün önüne..
Büyüdüğünü hissettiren ilk duygu, aşk.. ne güzel duyguydu şu aşk, yanmış kibrit çöpleriyle dolu kibrit kutusundan tek yanmamış kibrit çöpünü bulmak gibi..
Gözlerini görmüştü ilk, gözlerinde ki büyüyü.. gecelerce uyumamış, sabahlara kadar yazmıştı ona.. o hiç o yazılanları okumasa da, o hep yazmıştı.. bir kez bile konuşmamıştı onunla.. hep uzaktan izlemişti; gazete alışını, yoldaki dilenciye acıyışını, vitrinde gördüğü ayakkabıya baktığındaki heyecanını.. hiç konuşmamıştı.. sadece yazmıştı.. sayfalarca..
“aşk; bir kez baksan bana, o büyülü gözlerinle, mest etsen beni, gelsen, baksan, gitmesen..”
Aşktı onun adı, çünkü adını bile bilmiyordu.. Hep uzaktan bakmıştı ona, büyülü gözlerine..
Aylarca izledi onu, hep uzaktan, ama hep de yazdı.. o okumadı, okuyamazdı..
Ve bir gün, her gün geçtiği sokaktan geçmemişti, ertesi günde, diğer günde.. ama o bekledi aylarca beklediği gibi, gelir diye..gelsin diye.. gelmedi..
Ve bu gece aşk şehri terk etmişti.. Terk eden aşk terk ettiğinin farkında olmasa da..
Bu ikinci terk edilişti en sevilen tarafından. İlki çocuklukta olmuştu.. Bayram harçlığıyla aldığı o siyahlı mavili uçan balonu, uçup gitmişti elinden.. Arkasından çok koşmuştu, yetişememişti.. Günlerce gökyüzüne bakmıştı..Belki onu zapt eden bulut bırakır da gelir diye.. Beklemişti, gelir diye, gelsin diye.. gelmemişti..
Yüzündeki gülümsemeler yavaşça azalıyordu.. Acıyı hissetmeye başlamıştı.. hayatının acılarını.. Kolay bir yaşam değildi onun yaşamı.. Hep zorlukları seçmişti.. Zorluklar da hep onu..
Gülümsemeleri azaldı, derin bir iç çekti.. Geçmişteydi gene.. o anda.. o parkta.. ve bir çocuk.. 10- 11 yaşlarında.. Mavi parlak gözlü.. Saçları dağınık.. çocuk yaklaştı..
-Abi boyayım mı?
-Tamam boya..
Çocuğun gözlerine dalmıştı, büyülüydü.. bu büyüyü anımsadı.. içi acıdı. Terk edilişi geldi aklına..
-Hiç terk edildin mi, dedi çocuğa
Çocuk kafasını kaldırdı, çocuksu gülümsemesini yaydı yüzüne..
-Abi hayat terk etti bizi..
Sonra sustu.. Anlam verememişti sorulan soruya.. Ama verdiği cevabı sevdi.. Ne güzelde söylemişti.. "Hayat terk etti bizi.."yüzündeki gülümseme biraz daha yayıldı.. Sordu çocuk :
-Abi çocuk var mı senin ?
-Yok.
-Neden, evli değil misin ?
-Hayır
-aa abi neden evlenmedin ya, bak yaşın gelmiş geçiyor..
Duraksadı çocuk, ettiği lafın gereksizliğini düşündü ama susmadı..
-Neden evlenmedin be abi
-Aşk o gece şehri terk etti..
Bu sefer sustu çocuk, büyülü gözlerini ona çevirdi, onun gözlerinde aşkı görmek istedi belki..
-Tamam abi, gıcır gıcır oldu, bak yeni gibi
-Borcum ne kadar
-1 lira yeter
5 lira verdi o, üzerini almadı.. Israr etti çocuk.. elini cebine atıp bozuk denkleştirmeye çalışırken kafasına kaldırdığında onu görememişti çocuk..
Paranın üzerini almamıştı, büyülü gözlerin hatırına…
O gün, bu gün burada olma sebebini gerçekleştirmişti.. Hiç istemeden, fark etmeden, nasıl olduğunu anlamadan..
Şimdi buradaydı.. Kendini gördüğü dumandaki silueti yoktu artık, dağılmıştı.. ve geçmişten geri gelmişti, orda olma sebebini hatırladı.. saatine baktı.. gece yarısı 04:42..
Kafasını kaldırdı.. Biraz bekledi.. Çevresine baktı.. sonra yine geçmişe döndü.. Hiçbir şeye sahip olmadığını gördü.. Bugüne hiçbir şey getirememişti büyülü gözlerden başka.. Anlamsızlığını düşündü hayatının.. Belkide anlamlıydı da anlamlı olmasını görmeye fırsat kalmamıştı.. Bunları daha önce defalarca düşünmüştü ve hepsinde de aynı sonuçları çıkarmıştı ama yine düşündü.
Düşünmek istedi son kez, bir kez daha..
Vakti gelmişti, bir kez daha baktı saate 04:43
Ayağa kalktı, adım attı.. Bir bez parçası vardı elinde, az önce masanın üzerinden almıştı.. Siyahtı..
Adım attı, yavaşça.. Pişmanlıklarla.. Geriye bakmıyordu artık.. Pişman da olmamalıydı.. Artık sondaydı..
Adım attı, yavaşça.. Çıktı yükseltiye.. Elindeki bez parçasıyla bağladı gözlerini..Böyle yapması gerektiği için..
El yordamıyla bulduğu düğümlenmiş ipi boynuna geçirdi.. Böyle yapması gerektiği için..
Sonra bilmediği dilde, anlamadığı, daha önce h
hiç duymadığı bir sesten söylenenleri dinledi.. Bunlar kulaklarına değen son sözlerdi..
İdam sehpası devrildi..
Nefessiz kaldı.. Önünde dumandan silueti , gözünde büyülü gözlerle
Meryem DEMİR...
Ve ağzından çıkan son dumanda kendi siluetini gördü.. geriye gitti, en başa.. Çocukluğuna..Okuldan eve koşarken her bir adımda daha da çocuk oluşuna..
Çocukken bakkaldan aldığı ekmeğin bir parçasını yolda yediği aklına geldi.. Gülümsedi. O yollarda yenilen ekmeğin tadını bir daha hiç tatmamıştı..
Ve büyümeye başladığını hatırladı, karmaşalık başlamıştı.. Her tarafta koşuşturmamanın izleri, dağınıklığın karmaşası.
Yüzünde ki ekmek tadının gülümsemesi durmuştu..
2-3 saniye sonra tekrar gülümsedi.. bu gülümseme farklıydı ama çocukça gülümsemeden farklı.. aşk gelmişti gözünün önüne..
Büyüdüğünü hissettiren ilk duygu, aşk.. ne güzel duyguydu şu aşk, yanmış kibrit çöpleriyle dolu kibrit kutusundan tek yanmamış kibrit çöpünü bulmak gibi..
Gözlerini görmüştü ilk, gözlerinde ki büyüyü.. gecelerce uyumamış, sabahlara kadar yazmıştı ona.. o hiç o yazılanları okumasa da, o hep yazmıştı.. bir kez bile konuşmamıştı onunla.. hep uzaktan izlemişti; gazete alışını, yoldaki dilenciye acıyışını, vitrinde gördüğü ayakkabıya baktığındaki heyecanını.. hiç konuşmamıştı.. sadece yazmıştı.. sayfalarca..
“aşk; bir kez baksan bana, o büyülü gözlerinle, mest etsen beni, gelsen, baksan, gitmesen..”
Aşktı onun adı, çünkü adını bile bilmiyordu.. Hep uzaktan bakmıştı ona, büyülü gözlerine..
Aylarca izledi onu, hep uzaktan, ama hep de yazdı.. o okumadı, okuyamazdı..
Ve bir gün, her gün geçtiği sokaktan geçmemişti, ertesi günde, diğer günde.. ama o bekledi aylarca beklediği gibi, gelir diye..gelsin diye.. gelmedi..
Ve bu gece aşk şehri terk etmişti.. Terk eden aşk terk ettiğinin farkında olmasa da..
Bu ikinci terk edilişti en sevilen tarafından. İlki çocuklukta olmuştu.. Bayram harçlığıyla aldığı o siyahlı mavili uçan balonu, uçup gitmişti elinden.. Arkasından çok koşmuştu, yetişememişti.. Günlerce gökyüzüne bakmıştı..Belki onu zapt eden bulut bırakır da gelir diye.. Beklemişti, gelir diye, gelsin diye.. gelmemişti..
Yüzündeki gülümsemeler yavaşça azalıyordu.. Acıyı hissetmeye başlamıştı.. hayatının acılarını.. Kolay bir yaşam değildi onun yaşamı.. Hep zorlukları seçmişti.. Zorluklar da hep onu..
Gülümsemeleri azaldı, derin bir iç çekti.. Geçmişteydi gene.. o anda.. o parkta.. ve bir çocuk.. 10- 11 yaşlarında.. Mavi parlak gözlü.. Saçları dağınık.. çocuk yaklaştı..
-Abi boyayım mı?
-Tamam boya..
Çocuğun gözlerine dalmıştı, büyülüydü.. bu büyüyü anımsadı.. içi acıdı. Terk edilişi geldi aklına..
-Hiç terk edildin mi, dedi çocuğa
Çocuk kafasını kaldırdı, çocuksu gülümsemesini yaydı yüzüne..
-Abi hayat terk etti bizi..
Sonra sustu.. Anlam verememişti sorulan soruya.. Ama verdiği cevabı sevdi.. Ne güzelde söylemişti.. "Hayat terk etti bizi.."yüzündeki gülümseme biraz daha yayıldı.. Sordu çocuk :
-Abi çocuk var mı senin ?
-Yok.
-Neden, evli değil misin ?
-Hayır
-aa abi neden evlenmedin ya, bak yaşın gelmiş geçiyor..
Duraksadı çocuk, ettiği lafın gereksizliğini düşündü ama susmadı..
-Neden evlenmedin be abi
-Aşk o gece şehri terk etti..
Bu sefer sustu çocuk, büyülü gözlerini ona çevirdi, onun gözlerinde aşkı görmek istedi belki..
-Tamam abi, gıcır gıcır oldu, bak yeni gibi
-Borcum ne kadar
-1 lira yeter
5 lira verdi o, üzerini almadı.. Israr etti çocuk.. elini cebine atıp bozuk denkleştirmeye çalışırken kafasına kaldırdığında onu görememişti çocuk..
Paranın üzerini almamıştı, büyülü gözlerin hatırına…
O gün, bu gün burada olma sebebini gerçekleştirmişti.. Hiç istemeden, fark etmeden, nasıl olduğunu anlamadan..
Şimdi buradaydı.. Kendini gördüğü dumandaki silueti yoktu artık, dağılmıştı.. ve geçmişten geri gelmişti, orda olma sebebini hatırladı.. saatine baktı.. gece yarısı 04:42..
Kafasını kaldırdı.. Biraz bekledi.. Çevresine baktı.. sonra yine geçmişe döndü.. Hiçbir şeye sahip olmadığını gördü.. Bugüne hiçbir şey getirememişti büyülü gözlerden başka.. Anlamsızlığını düşündü hayatının.. Belkide anlamlıydı da anlamlı olmasını görmeye fırsat kalmamıştı.. Bunları daha önce defalarca düşünmüştü ve hepsinde de aynı sonuçları çıkarmıştı ama yine düşündü.
Düşünmek istedi son kez, bir kez daha..
Vakti gelmişti, bir kez daha baktı saate 04:43
Ayağa kalktı, adım attı.. Bir bez parçası vardı elinde, az önce masanın üzerinden almıştı.. Siyahtı..
Adım attı, yavaşça.. Pişmanlıklarla.. Geriye bakmıyordu artık.. Pişman da olmamalıydı.. Artık sondaydı..
Adım attı, yavaşça.. Çıktı yükseltiye.. Elindeki bez parçasıyla bağladı gözlerini..Böyle yapması gerektiği için..
El yordamıyla bulduğu düğümlenmiş ipi boynuna geçirdi.. Böyle yapması gerektiği için..
Sonra bilmediği dilde, anlamadığı, daha önce h
hiç duymadığı bir sesten söylenenleri dinledi.. Bunlar kulaklarına değen son sözlerdi..
İdam sehpası devrildi..
Nefessiz kaldı.. Önünde dumandan silueti , gözünde büyülü gözlerle
Meryem DEMİR...