İngiliz yazar, Milli Takım'ımıza övgüler yağdırdı
İngiliz yazar ve şair A.S. Byatt, Türk Milli Takımı'mıza övgüler yağdırdı.
İngiltere’nin en önemli edebiyatçılarından, yazar ve şair A.S. Byatt, Ada’nın en prestijli gazetelerinden The Guardian için Euro 2008’in analizini yaptı. İşte, turnuva ilerledikçe, kendi deyimiyle, ateşli bir Türkiye taraftarına dönüşen 72 yaşındaki yazarın milli takımımız hakkında yaptığı gurur verici değendirme...
İngiltere’nin bulunmadığı Euro 2008’in heyecanlı geçip geçmeyeceğini, ilgimi çekip çekmeyeceğimi merak ediyordum. Açık konuşmak gerekirse kesinlikle daha tatmin edici, daha farklı ve daha ilginç bir turnuva oldu. Bu durum da bende bir takım tutma isteği yarattı. İngiltere’nin olmadığı zeminlerde ilgim ve desteğim Kuzey Avrupa ülkelerine kayıyor. Bu turnuvada da öyle olacağını düşünüyordum ama yanılmışım. Hırvatistan-Türkiye çeyrek finalinde Türkleri tutuyordum. Bunun sebebi çok basitti.
TESLİM BAYRAĞINI ÇEKMEDİLER
TÜRKLER, oynadıkları bir önceki karşılaşmada, Çeklere karşı teslim olmayı reddetmişlerdi ve maçın sonlarına doğru o zamana kadar turnuvanın en heyecanlı anlarını bize yaşatmışlardı. Biz İngilizlerin aksine, Türkler, Hırvatlara karşı da teslim bayrağını çekmeyi reddetti. Hırvatlar, yarı final kutlamalarına başlamışken Semih’in beraberlik golü geldi. Bu, turnuvanın en önemli gollerinden ve en dramatik anlarından bir tanesiydi. Türkiye-Almanya yarı finalinde hayatımda ilk defa ateşli bir taraftara dönüşmenin şaşkınlığı içerisindeydim. “Haydi Türkler!” diye bağırıp duruyordum. Sahaya çıktılar, her zamankinden daha cesur, daha şevkli, daha ateşli ve daha yenilmez görünüyorlardı.
TURNUVANIN EN İYİSİ ONLARDI
ALMANLAR dikkatli ve akıllıydılar. Ama Türkler, sakat ve cezalı olmalarından dolayı oynayamayan onca oyuncusuna rağmen tek bir amaç uğruna özdeşleşmiş takımdan öte bir şeydi. Bir kez daha maçı uzatmalara götürmeyi başarıyorlardı ancak Lahm’ın son dakikada attığı gol, onların Çekler ve Hırvatlara yaptığını onlara yaptı. Almanların finale çıkmasına da o kadar üzülmedim. Zira onlar da pes etmedi. Ballack’ın da dediği gibi, Türkler ve Almanlar aynı mantaliteye sahip. Türkiye’nin gerçekleştirdiği geri dönüşler ve Çek Cumhuriyeti ve Hırvatistan’a attıkları son dakika golleri, turnuvanın en dramatik, en heyecan verici, en tatmin edici zirve noktalarıydı. Hatta aslında hayatım boyunca futbol adına yaşadığım en heyecanlı anlar olduğunu söyleyebilirim. Biliyorum Türkler finalde değil ama açık ara farkla turnuvanın en heyecan veren takımıydılar. Yürekliydiler. Yaptıkları işi seviyorlardı. Umutlarını yitirmeleri gereken anlarda amansızca boyun eğmediler. Ve böylece mağlubiyeti zafere çevirmeyi başardılar.
İngiliz yazar ve şair A.S. Byatt, Türk Milli Takımı'mıza övgüler yağdırdı.
İngiltere’nin en önemli edebiyatçılarından, yazar ve şair A.S. Byatt, Ada’nın en prestijli gazetelerinden The Guardian için Euro 2008’in analizini yaptı. İşte, turnuva ilerledikçe, kendi deyimiyle, ateşli bir Türkiye taraftarına dönüşen 72 yaşındaki yazarın milli takımımız hakkında yaptığı gurur verici değendirme...
İngiltere’nin bulunmadığı Euro 2008’in heyecanlı geçip geçmeyeceğini, ilgimi çekip çekmeyeceğimi merak ediyordum. Açık konuşmak gerekirse kesinlikle daha tatmin edici, daha farklı ve daha ilginç bir turnuva oldu. Bu durum da bende bir takım tutma isteği yarattı. İngiltere’nin olmadığı zeminlerde ilgim ve desteğim Kuzey Avrupa ülkelerine kayıyor. Bu turnuvada da öyle olacağını düşünüyordum ama yanılmışım. Hırvatistan-Türkiye çeyrek finalinde Türkleri tutuyordum. Bunun sebebi çok basitti.
TESLİM BAYRAĞINI ÇEKMEDİLER
TÜRKLER, oynadıkları bir önceki karşılaşmada, Çeklere karşı teslim olmayı reddetmişlerdi ve maçın sonlarına doğru o zamana kadar turnuvanın en heyecanlı anlarını bize yaşatmışlardı. Biz İngilizlerin aksine, Türkler, Hırvatlara karşı da teslim bayrağını çekmeyi reddetti. Hırvatlar, yarı final kutlamalarına başlamışken Semih’in beraberlik golü geldi. Bu, turnuvanın en önemli gollerinden ve en dramatik anlarından bir tanesiydi. Türkiye-Almanya yarı finalinde hayatımda ilk defa ateşli bir taraftara dönüşmenin şaşkınlığı içerisindeydim. “Haydi Türkler!” diye bağırıp duruyordum. Sahaya çıktılar, her zamankinden daha cesur, daha şevkli, daha ateşli ve daha yenilmez görünüyorlardı.
TURNUVANIN EN İYİSİ ONLARDI
ALMANLAR dikkatli ve akıllıydılar. Ama Türkler, sakat ve cezalı olmalarından dolayı oynayamayan onca oyuncusuna rağmen tek bir amaç uğruna özdeşleşmiş takımdan öte bir şeydi. Bir kez daha maçı uzatmalara götürmeyi başarıyorlardı ancak Lahm’ın son dakikada attığı gol, onların Çekler ve Hırvatlara yaptığını onlara yaptı. Almanların finale çıkmasına da o kadar üzülmedim. Zira onlar da pes etmedi. Ballack’ın da dediği gibi, Türkler ve Almanlar aynı mantaliteye sahip. Türkiye’nin gerçekleştirdiği geri dönüşler ve Çek Cumhuriyeti ve Hırvatistan’a attıkları son dakika golleri, turnuvanın en dramatik, en heyecan verici, en tatmin edici zirve noktalarıydı. Hatta aslında hayatım boyunca futbol adına yaşadığım en heyecanlı anlar olduğunu söyleyebilirim. Biliyorum Türkler finalde değil ama açık ara farkla turnuvanın en heyecan veren takımıydılar. Yürekliydiler. Yaptıkları işi seviyorlardı. Umutlarını yitirmeleri gereken anlarda amansızca boyun eğmediler. Ve böylece mağlubiyeti zafere çevirmeyi başardılar.